Rezaletin boyu Diyanet’i aştı, bakan Bozdağ’a geldi

  • 12.01.2016 00:00

 Cuma günkü yazımın sonunda Pazartesi günü Anayasanın ilk üç maddesine ilişkin fikrimi arz edeceğimi belirtmiş idim ama evdeki hesap çarşıya uymuyor, burası Türkiye, gündeme Diyanet rezaleti geldi.

Ancak, bu konuya ilişkin yazı dahi yazmak içimden gelmiyor zira içerik çok tiksindirici.

Diyanet meselesi Türkiye’de doğru dürüst tartışılmıyor.

Konu “dokuz yaşı geride bırakan öz kızına şehvetle bakmak” gibi bir iğrençlik dahi olsa, bu çirkinliği yapan arka mahallede, mahallelinin bağışlarıyla yaşayan bir hoca olsa kafamı çevirip bakmam, dediği ile de ilgilenmem.

Ama, Diyanet İşleri Başkanlığı denen kurum 80 milyon vatandaşın, yani sünninin, alevinin, musevinin, hıristiyanın, ateistin, varsa budistin ya da başka bir inanca sahip yurttaşın vergileriyle dönen, bu kurumda çalışanların bu vergilerle maaş aldığı bir yer.

İşte o zaman iş değişiyor ve bu çirkinliklere, kendi paramızla, katlanmak hiç mümkün olamıyor.

Bu en son rezalet nedir, bilemem, Diyanetle dalga geçmek isteyen bir hackerın işimidir, anlamam.

Umarım böyle çıkar zira Diyanet İşleri Başkanı’nın, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı’nın yalan açıklamalar yapmış olma ihtimali, ki ne dedikleri tam anlaşılamasa da bu doğrultuda beyanlarda bulundular galiba, durumu daha da iğrenç hale getirir.

Otuz senedir yazıyorum, vergi gelirleriyle finanse edilen bir Diyanet olamaz ama bu konu Diyanetçi yani devletçi dindarlar için büyük bir tabu.

Dindar muhafazakarlar Diyanet, MGK, YÖK gibi vesayet kurumlarına anlaşılan ilkesel değil tamamen faydacı bakıyorlar, kendilerinin kontrolüne geçirdiklerine zannettikleri bu kurumlara toz kondurmuyorlar, ben de bu durumu çok ayıp, çok ahlaksızca buluyorum.

Çirkin açıklama ya da fetvaya girmeyeceğim, gerçekten mide bulandırıcı ama yazımın başlığında belirttiğim gibi konunun boyutu bu çirkinliği de aştı.

Sayın Adalet Bakanı’nın ileride utanacağı (umarım) açıklamasına girmeden bir gazeteci kadının, Hilal Kaplan Hanımefendi, değineceğim açıklaması da dehşet verici.

Hilal Kaplan Diyanet’e sorulan sorunun özelden sorulduğunu, yanıtın da özelden olduğunu, bu soru ve yanıtı yaymanın da din düşmanlığı olduğunu iddia edebiliyor.

Yedi milyar liralık bir bütçe kullanan bir anayasal(!) kamu kurumunun sitesine yönelik ve yine oradan cevaplanan bir konunun “özel” olduğunu söyleyebilmek savunmasızlık, umarım mahcubiyet ama muhtemelen cehalet çaresizliğinin son aşaması olsa gerek.

Ve bu ülkenin bir Adalet Bakanı, bir anayasal kurumu, Diyanet’i, eleştiren ya da uygulamalarını yerden yere vuran kişilere “alçak” dedi.

Bir Adalet Bakanı’nın muhtemelen gerileyebileceği en son mesleki, hukuki noktaya gerilemiş oldu böylece Sayın Bakan.

Bakanın açıklamasında bu fetvanın doğruluğu, yanlışlığı hakkında bir görüş yok ama “öz kızına şehvetle bakmak” konusunun bir kamu kuruluşu çalışanının görüşü olarak ortaya çıkmasını şiddetle eleştirenlere “alçak” diyebilmek var.

Bakan en azından bu berbat açıklamayı yapmadan, eğer gerçekten açılmış ise, soruşturmanın sonunu bekleyebilir idi.

Şayet bu açıklama ya da fetva gerçekten Din İşleri Yüksek Kurulu bünyesinde görev yapan bir sapık tarafından yapılmış ise, o zaman Bakan ne diyecek?

Yahut da bu “alçak” suçlamasının yönünü değiştirmek için iki kez düşünecek midir?

Şayet bu iğrenç görüş kurumun bir çalışanı tarafından o siteye konmuş ise, bu durumda alçak kim olacaktır?

Bir Bakan, elinde somut bilgi olmadan birilerine “alçak” derse bu durumun Adalet Bakanı için müeyyidesi ne olacaktır?

Dindarlık devletçilikle birleştiğinde ortaya maalesef bu sonuçlar çıkmaktadır.

Bozdağ’ın demeci baştan aşağı sorunlarla doludur.

Mizah boyutunu da aşan “paralel” hatırlatmasına girmeyeceğim bile.

Ancak, Bakan’ın ifadelerinde Diyanet’in ve Diyanetçi sözde dindarların en temel problemi de vardır.

Sayın Bakan ifadelerinde ısrarla “dinin doğru yorumu” gibi bir kavram kullanmaktadır.

Bozdağ’ın attığı tweetlerde şöyle bir ifade geçmektedir: “Diyanet İşleri Başkanlığı, İslamın doğru öğretilmesi, öğrenilmesi; doğru anlatılması, anlaşılması ve doğru yaşanmasının sigortalarındandır. İslamın doğru öğretilmesi, öğrenilmesi; doğru anlatılması, anlaşılması ve doğru yaşanmasından rahatsız olanlar daima Diyanet'e karşı olmuştur. İslam'dan, Müslüman'dan rahatsızlar ile kafasına göre din arayışında olanlar, bundan sonra da Diyanet'ten rahatsız olmaya devam edecektir.“

Neresinden bakarsanız bakın Adalet Bakanı’nın söyledikleri anlamsızdır.

Bir inancın devlet ya da Diyanet gibi bir devlet kurumu tarafından doğru yorumlanması ne demektir?

Bir inancın doğrusunun ne olacağına devlet ya da DİB’mi karar verecektir?

Diyanet’in İslam yorumu Mevlana ile, Yunus Emre ile aynı mıdır?

Vatandaş istediği inancı, istediği gibi yorumlar ve yaşar.

Burada devletin üzerine düşen yegane şey bu süreçlerde zorlama ve şiddete başvurulmasının önüne set çekmektir.

Devlet, üstelik laik devlet, başka neye, neden karışır ki?

Bozdağ’ın da içinden geldiği milli görüş hareketinin en büyük ismi olan rahmetli Necmeddin Erbakan ve önemli bir kısmı hayatta olan arkadaşları ısrarla Amerikan tipi laiklik uygulamalarını savunmuşlardı.

Amerikan tipi laiklik anlayışında Diyanet gibi ya da benzeri bir kurum olabilir mi?

Bakanın açıklamaları, “alçak” diye sağa sola hakaretler savurması, bir Adalet Bakanı için büyük talihsizliktir.

Sayın Bakan “alçak” arıyor ise, etrafına bir baksın, bakalım Siyasi Partiler Kanununun DİB’e ilişkin 89. Maddesinden rahatsızlık duymayan, bu ahlaksız maddeyi değiştirmek için parmağını kımıldatmayan kaç kişi görecektir?

ESER KARAKAŞ / HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums