- 26.02.2015 00:00
Çok partili parlamenter sisteme geçildiğinden bu yana bazen 4 yılda, bazen de 5 yılda seçimler yapılarak ülkeyi yönetecek milletvekillerini seçeriz. Son zamanlara kadar gerçekten ülkeyi yönetecek kişileri seçtiğimizi zannederdik veya bize öyle anlatılmıştı.Bu nedenle tüm olumsuzlukların ana kaynağı olarak politikacılar gösteriliyordu.
Her 10 yılda yapılan darbelerle bu sistem yeniden tahkim ediliyor, eski siyasi aktörler tukaka edilirken, piyasaya yeni aktörler sürülüp cilalanırken sanki bundan sonra işler düzelecek havası yaratılırdı.Ama kısa bir süre sonra bunun eski senaryo tekrar sahneye konularak sistem devam ederdi.Artık şu açık bir şekilde görüldü ki; ülkeyi siyasetçiler yönetmiyordu.Peki kim yönetiyordu; sivil ve askeri bürokrasi.Çünkü bu sistemin esas sahibi onlardı,seçimlerde ele karşı ayıp olmasın diye yapılan demokrasi antrenmanlarıydı. Peki ne oldu; ne olacak her şeyin bir sonu olduğu gibi bu sisteminde sonuna gelindi.Bugüne kadar sisteme muhalefet edenlerden dindar muhafazakarlar iktidara gelince, sistemi değiştirme görevi de onlara kaldı.Çünkü ya sistemi değiştirecekler ya da sistemle bütünleşip statükoya boyun eğeceklerdi.İşte esas kavga sistemi değiştirmeye başladığı zaman başladı.Daha düne kadar sistem içinde kalıp birbirlerine düşmanca tavır alanlar, söz konusu sistem olunca kuzu sarması oluverdiler.Artık bu ülke bu sistemle yönetilemez, gerçi daha önce bunu hem Özal, hem de Demirel seslendirmişti ama yeterli desteği alamamışlardı.Peki yeni getirilecek sistem ne olacak veya ne olmalı.
İsterseniz seçimler yaklaşmışken; nasıl yapıldığına bir bakalım.Adaylar parti merkezlerine başvurularını yapıp beklemeye geçiyorlar, genel merkez nasıl karar veriyorsa benim adaylarım şunlar diye bizim önümüze seçin diye koyuyor, bizde tıpış tıpış oy vermeye gidiyoruz. Ne seçtiğimizi tanıyor, ne de seçilen seçmeni tanıyor.Reklam panolarında boy boy resimler sergileniyor, bazılarının isimlerini hiç duymamışız, bazılarını da hiç tanımıyoruz, parti adına oy verileceği için hiç tanımadığımız, güven duyacağım birisidir veya bu konuda çok yeteneklidir diyebileceğim bir kişi olup olmadığı belli olmayan kişiyi ben seçmiş olacağım,beni ve benim gibileri mecliste temsil etmiş olacak.Aslında benim milletvekilim olmadı, olmayacak parti ne derse onu yapacak ve yapmaya mecbur kalacak.Böyle demokrasi olmaz, olursa da buna da kadük demokrasi denir.Gerçek bir seçim doğrudan doğruya seçmenin karar vereceği dar bölgeli seçim sistemiyle, seçmenle yüzyüze temas eden ve doğrudan seçmene hesap verecek, seçmene sorumluluk duyacak bir yapı kurulmalı.Gayet iyi hatırlıyorum milletvekili olmak için partiye başvuran kişinin adaylığı kabul edilmeyince, seçimlerden kısa bir süre sonra parti liderine etmediği küfürler kalmadı, yine seçilen milletvekili seçmeni hiçe sayan aşağılayan demeçlerine bakarsanız bu sistemin sağlıklı olmadığı görülecektir ve görülüyor da.
Bu seçim sistemi umarım son defa uygulanır, uygulanmazsa da ne demokrasi gelişir, ne de ülkede istikrar sağlanır.Yeni yapılacak anayasa ile tüm bu sorunların çözüleceğini umuyorum.Gerçek bir demokraside yaşayacaksak; katılımcı, çoğunlukçu, bireyin özgürlüğünü öne çıkartan adaletli bir yapı kurmak zorundayız.
Yorum Yap