DEVLETİN BİZİ KORUMASINI DEĞİL DEVLET KAVRAMININ KORUNMASINI İSTİYORUZ.

  • 14.09.2020 00:00

 

Tarih 14 Eylül 1955'ti.
65 yıl önce.
Kaç gündür uykusuzdu.
Korku, endişe ve çaresizlik içinde umuda sarılmak istiyordu.
O gün de heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştı.
Gün ağarmadan kalktı, yüzünü yıkadı, işe bir an önce gidebilmek için kendisini sokağa attı.
Her zamanki gibi Sıraselviler'den İstiklal Caddesi'ne yürüdü.
Bu cadde onun mutluluk hormonu gibiydi.
Her sabah esnafla günaydınlaşır, hal hatır sorar, dert dinlerdi.
Çoğu arkadaşı, akrabasıydı.
Bazen oturup, çaylarını, kahvelerini içerdi.
Ama son bir haftadır kimseler yoktu  kocaman caddede.
Sağlı sollu tüm dükkanların camları kırılmış, yağmalanmıştı.
Dükkan sahipleri canlarını kurtarmak için kaçmıştı.
Ortalık yağmadan kalan çöplerden geçilmiyordu.
Bir kaç çöpçü artıkları topluyordu.
Devrilmiş arabalar lastiklerine kadar soyulmuştu.
Güzelim cadde enkaz halindeydi
Baktıkça morali bozuldu, adımlarını hızlandırdı, bir an önce işe varmak istedi.
Gazeteciydi kendisi.
İstanbul'da yayın yapan Rum Gazetesi Embros'un yayın yönetmeniydi.
6-7 Eylül'de İstiklal'deki azınlıkların dükkanları gibi gazetesinin matbaası da saldırıya uğramıştı.
Eli sopalı yağmacılar baskı makinasına zarar vermişti.
O yüzden 8 gündür gazeteyi basamamışlardı.
Neyse ki, matbaa tamir edilmişti ve 8 gün aradan sonra nihayet gazeteyi basabileceklerdi.
Bunları düşünürken daha da heyecanlandı.
Adımlarını biraz daha hızlandırdı.
İstiklal'in sonundan Galata Kulesi'ne doğru yöneldi,  Galipdede Sokak 103 numaradaki ofise ulaştı.
Çayını içerken, yazacaklarını düşündü.
Aklındakileri çalışma arkadaşlarıyla paylaştı.
Ve daktilonun başına geçip Embros Gazetesi'nin baş makalesini yazdı.
 
"Burada, yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için düştüğümüz yerden doğrulacak ve yerimizde kalacağız. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, dedelerimizin ve babalarımızın şimdi kırık dökük de olsa mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız. Kırık mezarlardan, harabeye dönmüş kilise, okul, dükkan ve evlerimizden yeni bir dünya yaratacağız. Sebat ve cesaretle o harabelerin arasında yine yaşantımızı düzene koyacağız.
Sesimizi yükselteceğiz ve başımıza gelen bu felâketin gelmemiş olması gerektiğini haykıracağız. Üzerinde yaşamakta olduğumuz ve bizim de vatanımız olan bu ülkede rehine ya da esir olmadığımızı ve bazıları bizi kovmak istiyor diye gitmek zorunda olmadığımızı haykıracağız. Burada kalacağız. Büyük bir çınarın toprağı kökleri ile sarması gibi, bu ülkede köklerimiz olduğunu devamlı söyleyeceğiz. Dallarımızı budayabilirler ama yaşlı ağacımızın köklerine kimse ulaşamaz.
Bizler bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz. Kalmaya hakkımız olduğu için buradayız. Devletin bizi korumasını istemiyoruz. Ancak bu ülkenin vatandaşları olarak devlet kavramının korunmasını istiyoruz.
Güvenlik olmayan bir ülkede devlet kavramından söz edilemez Türk devleti var oldukça onun içinde bizler de olacağız.
Yaşadıklarımızı unutacağız ve burada kalacağız. Ancak yarınımız için garanti istiyoruz. Tanrı'nın manevi desteği ve devletin korunması ile Rumlar kısa zamanda kendilerini toparlamayı başaracaklardır. "
 
Bu satıların yazarı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve bir İstanbul Rumu olan @Alekos Papadopoulos'tu.
Ataları yüzlerce yıldır İstanbul'daydı.
1934 yılının 25 Mayıs'ında İstanbul'da, Sıraselviler'deki Alman Hastanesi'nde doğmuştu.

Çocukluğu, gençliği Beyoğlu'nda, İstiklal'de geçmişti.
İlk aşkı bir Türk kızıydı; Türkan..
Platonik aşktı..
Sevgisini bir türlü açamadı kıza.
Çünkü aynı mahallenin ayrı insanlarıydılar.
İmkansız bir aşktı.
İstanbul'da okudu..
Sonra askere aldılar..
Erzurum 220. Piyade Alayı’nda yedek subay yaptılar.
Askerde azınlık olmak zordu ama Alekos şanslıydı.
Ondan öncekiler 1940'larda askere alınıyor, amele yapılıyordu..
Badem içi sarısı tek tip üniformalarla "Amele Taburu"nda ağır işlere soyunduruluyorlardı.
Alekos askerde ötekiydi ama bunları yaşamadı..
Vatan görevi biter bitmez yine İstanbul'a döndü..
Gazeteci olmuştu.
6-7 Eylül olaylarından bir hafta sonra da bu cesaretli yazıyı kaleme almıştı.
"Bizler bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz. Kalmaya hakkımız olduğu için buradayız. Devletin bizi korumasını istemiyoruz. Ancak bu ülkenin vatandaşları olarak devlet kavramının korunmasını istiyoruz."


 
Ama maalesef.
Devlet ne azınlıkları korudu, ne  de devlet kavramının korunmasını sağladı.
Aksine sermayenin millileştirilmesi için plan üstüne plan yaptı.
Alekos ve yüzlerce soydaşı ısrarla kalmak istedikleri ata toprağında kalamadı.
1974 yılındaki Kıbrıs olaylarında Türkiye'den gitmek zorunda kaldılar.
Alekos kucağında 3 yaşında bir yavruyla, çocukluğunu, gençliğini, aşklarını, hayallerini bırakıp Yunanistan'a sığındı.
60 yıla yakın gurbette.
Bugün 86 yaşında.
Yunanistan'ın Voullagmeni kentinde.
Torun sahibi, ak saçlı bir dede.

Hala gazeteci, hala yazar.
Ve benim samimi arkadaşım.
Sık sık yazışıyoruz kendisiyle.
Onca zülme, yağma ve şiddete rağmen hala çok seviyor Türkiye'yi ve Türk insanını.
Her konuşmasında özlemle anıyor İstanbul'u, Türk komşularını, anason kokusunu, cacığı. 
Her konuşmasında herkese selam söylüyor, yine söyledi.
Son mesajında da büyük harflerle şöyle yazdı.
Η ΕΙΡΗΝΗ ΘΑ ΝΙΚΗΣΕΙ.
Türkçesi;
BARIŞ KAZANACAK

Alekos'un 15 Eylül 1955 yılında yazdığı yazıyı bir daha okuyun derim.
Bugünlere nasıl geldiğimizi  göreceksiniz.
İyi pazarlar.
 
 
NOT: Alekos Papadopoulos'un yazar İbrahim Dizman ile birlikte kaleme aldıkları "KARDEŞİM GİBİ" isimli kitabı tavsiye ederim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums