CORONA KRİZİ ve SONRASI..

  • 4.06.2020 00:00

 Corona krizinin ortaya çıkardığı diğer bir gerçek küreselleşmenin de bir yerde sınırlarının olduğu, bunun ancak yerel olan ile bağlantılı olması durumunda ekonomik bir rasyonalitesi olabileceğidir. Bu bağlamda yıllardır dünayanın önde gelen ülkelerinde uygulanan arz ve export yönelimli ekonomi politikalar nedeniyle ihmal edilen iç ya da yerel ekonomi olgusu (bununla birlikte iç talep), ekonomi politikada, kriz ile başetme konusunda kimi eski klasik paradigmaların (farkında olmadan ya da ''mecburen'') yeniden ortaya çıkması ile tekrar önem kazandı:


Küresel tedarik zincirlerinin krizle şimdilik kısmen dumura uğraması ile tetiklenen dünya ticaretindeki düşmelerin, artık tek başına export ekonomisinin her şey demek olmadığının ortaya çıkmasından sonra, ülkelerde resesyonla yükselen krizsel gelişmeler, özellikle Avrupa ülkelerinde yoğun milyarlık destek paketleri ile karşılanmaya çalışılıyor. Bu pratikte, göreceli büyük konjöktür tedbirleri ile iç talebin canladırılması yolunda devletin insiyatif alarak yatırımları harekete geçirmeye çalışmasında ifadesini buluyor. Konjöktür paketinin en büyüğünü ortaya koyan Almanya'da bu (ekonomi-politik) çizgi, devletin bir ekonomi yapıcı olarak girişimde bulunarak eğitim-öğretime ve ARGE çalışmalarına, tüm gün okullarına ve digital öğrenime, modern hidrojen teknolojilerine ve bizzat şimdiki koalisyon tarafından geçmişte boğulmaya çalışılan „enerjide dönüşüm“ politikasına yeniden meylederek yenilenebilir enerjilere yatırım yapma ve bunları teşvik etme şeklinde ortaya çıkıyor. Yeri geldiğinde, yapılan finansiyel destek, karşılığında ilgili kuruluşa ekonomik aktör olarak (alınıp-satılabilir) bir katılıma da (Lufthansa'da %20) dönüşebiliyor.

 

Tüm bunlar, bu tedbirlerin daha önceki krizlerde kullanılan enstrümanlardan içerik olarak farklılaşması anlamına geliyor. Örneğin 2008-09 krizindeki tek taraflı, sadece bankaları düşünen ve bununla altına girilen 80 milyar €'luk borç yükünden, pratikte toplumun en zayıf kesimlerinin aleyhine işleyen bir "tasarruf tedbirleri" ile kurtulma stratejisi yerine; konjöktürü, toplam talebi canlandırarak (Keynes'in kulakları çınlasın!), yani iç talebi güçlendirme ve yatırımları sıfır faiz şartlarında canlandırmaya çalışıyor. Yatırımlara destek, örneğin geçmiş krizdeki otomotiv endüstrisinin, yeni dizel yada benzinli arabaların, eskilerinin atılması karşılığında 2 500 € ile desteklenmesi yerine, bu alanda KDV'lerin düşürülmesi ve desteklerde çevreye duyarlı teknolojilere öncelik verilmesi şeklinde belirebiliyor.

Özetle sosyal olarak zayıf kesimleri dikkate alan, kriz nedeniyle artan işsizlik ve "kısa çalışma" şartlarında karşılıksız yardımlarla iç talebi canlandırarak, var olanı da canlı tutarak, krizden özellikle etkilenen orta ve küçük boy işletmeleri hibelerle ayakta tutmaya çalışıp yatırımları güçlendirmeye gayret eden, bu yolla krizi ve sonuçlarını aşmaya çalışan, tüm toplumu kuşatıcı tedbirleri ile eskinin "finansiyelci" ve ''tasarrufçuluk''tan muzdarip neoliberal ekonomi politikalarından temelde ayrışan yeni bir ekonomi politika anlayışı ile karşı karşıyayız. Krizin aşılmasına yönelik olarak (çöken) iç ekonomileri ayakta tutmaya, kurtarmaya yönelik politik reflexler, ister-istemez (tarihin bir cilvesi olarak), kendi içinde geliştirdiği bir otomatizmle, bizim genel bir tabirle Keynesyanizm  olarak nitelediğimiz, günümüze ilişkin içeriği ile sosyal devlet komponentleri ağırlıkta olan bir karşıtına dönüştü. Bu, özellikle neoliberal ekonomi anlayışının en militanca, en ideolojik uygulandığı ülkelerde bile, ABD'de ve İngiltere'de „şartların zorlaması“ ile gündeme geldi. İspanya, konjöktür tedbirleri konusunda belki de en ilginç olanı:


İspanyol hükümetinin tahminlerine göre ülke ekonomisi, Gayrisafiyurtiçihasıla bu yıl içinde %9,2 küçülecek. Buna bağlı olarak 2019 yılında %13,8 olan işsizlik oranının bu yıl sonunda %19'a çıkması bekleniyor. Bu şartlarda toplam 200 milyar €'luk bir krizi aşma programı ortaya koyan ve özellikle orta ve küçük boy işletmelerin desteklenmesini hedefleyen hükümet, hiçbir ülkede görülmeyen bir ilki, bir tedbiri de gündemine aldı: İhtiyacı olan herkese „temel gelir“ (basic income)!

 

İspanyol hükümetinin tespitleri itibarı ile buna göre toplam 850 bin hane halkının devletten yardım alma hakkı olacak. Bu, 50 milyon nüfusa sahip ülkenin yaklaşık 2,3 milyon insanı demek. Bunun %30'unu çocuklar ve gençler, %16'sını tek başına çocuğunu büyüten (ki bunların %90'nı kadınlar) insanlar oluşturuyor. Bu insanlara yapılacak yardımlar, hanelerin büyüklüğüne ve yapısına göre 460 ila 1 000 € arasında değişiyor. Bu yardımı, 23 ve 65 yaş arasında olan ve 1 yılı sigortalı olması şartı ile en az 3 yıldan beri çalışıp ev geçindirenlerden aylık kazancı ailede kişi başına 230 €'dan az olanlar hak ediyorlar! Bu yardımla bütçeye eklenecek toplam „yük“, 3 milyar € olarak tahmin ediliyor. Toplumun en zayıf kesimlerinde iç talebi güçlendirmeye yönelik bu tedbirin, yıllardır krizle boğuşan İspanya'da, durumun pandemi ile daha da ağırlaşmasına rağmen cesurca alınması, olayın ilginç yanını oluşturuyor. Bence ülkenin önünde bu konuda somut bir örnek vardı: Portekiz! 2008-09 ile girdiği krizden birkaç yıl önce AB finans kliğinin tasarruf politikası dayatmalarının tersine bir „sosyal politikalar taarruzu“ ile (mesela asgari ücretin „cömertçe“ yükseltilmesi ile) ülke krizi başarıyla yenmişti.

Bitirirken; kriz ile birlikte, son yıllarda dünyamızı saran popülizm cenahındaki (ekonomi) politikaları ve bunların geleceğine ilişkin olasılıklar konusunda tahminde bulunacak olursak:

Öncelikle küresel ticaret savaşları ve bunun öncesinde de varolan neo-merkantilist, ulus-devletçi eğilimler, krizin oluşmasından sonra büyük oranda yerini (başlangıçta reflexif olarak oluşan kimi ulus-devletçi egolara rağmen) uluslararası SWAP anlaşmalarına, uluslararası (ekonomik) örgütlerin olaya dahline, karşılıklı yardımlaşmaya, yardım etmeye bıraktı. Bu birlikteliğin en somut ve kapsayıcı biçimini, her türlü yetersizliğine rağmen Avrupa Birliği'nde görüyoruz. Tarihin cilvesi burada, global ekonomik gerilemeye rağmen zorunlu ve reflexif olarak „ya hep beraber, ya hiç birimiz“ şeklinde özetlenebilecek küresel bir bilincin gelişmesi şeklinde tezahür ediyor. Son ABD'deki ırkçılığa karşı oluşan ve kısmen de olsa dünyayı kapsayan protestonun da bu süreci, bu bilinci destekler nitelikte olması itibarı ile de ''tarihin bir cilvesi'' olduğunu kayıt edelim.

 

Bu somut süreçler karşısında popülizmin üretebildiği tek şey demagoji, hamaset ve politikada birbiriyle çelişen pozisyonlar; özetle krize karşı komplo teorilerinden, düşmanlıktan, ırkçılıktan başka hiçbir şey üretememek! Corona krizinden çıkış, popülizmin sürecinden çıkışa denk gelecek anlaşılan. Neoliberal ekonomi politikaları, çevreciliği dıştalayan, tek taraflı bir küreselleşme ve popülizm üretti. Şartların zorlaması ile yeniden keşfedilen sosyal devlet ilkesi, Keynesçi  ekonomi-politikalar, daha adil ve ekoloji ağırlıklı bir küreselleşmenin oluşmasının, popülizmin tarihe karışmasının kilometre taşları olacak, görünüşe göre..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums